Cuma, Ağustos 29, 2008

Gazi Köşkü

Gazi Köşkü’ne ilk kez Aralık 2006’da Diyarbakır’a ilk seyahatimde gitmiştim. İş için “Ankara’dan gelen” bir gruptuk ve o zaman benim şu anda bulunduğum mevkideki arkadaş da aynen benim şimdi yaptığım (ve şikâyet ettiğim) gibi bütün bir grubu eğlendirmek zorunluluğundan bizi Gazi Köşkü’ne götürmüştü.

Aralık ayı olduğu için içerde sobaların yandığı, ayakkabı çıkarılarak girilebilen, yerel kıyafetli garsonların hizmet ettiği, çay içilip, mısır, kestane, çerez yenilen, arkada (sesinden kesinlikle hazzetmediğim) elektrosaz çalınan, sazı çalan adamın aynı zamanda türkü de söylediği bir yerdi. Sevenleri için eğlenceli bir yer sanırım, zira bizim gruptan dayanamayıp oynayanlar da oldu.

Benim ilk Gazi Köşkü maceram budur. Daha sonraki gelişim sürekli kalmak içindi, bu sefer mevsim yazdı, iki çalışma arkadaşım beni Gazi Köşküne götürdü, ilk gelişim ve çevreyi tanıma turlarım şerefine.

Bu sefer etraf cıvıl cıvıldı, o zaman anlattılar buranın aslında Atatürk’ün evi olduğunu. Atatürk’ün evi oturduğumuz mekânın üst tarafında, gece olduğu için görülemeyen bir yerdeydi. Bu sefer aynı düzen bahçede kuruluydu. Yine ayakkabı çıkartılarak birkaç basamakla çıkılan tahtlara çay, mısır, çerez servisi yapılıyordu.

Diyarbakır sıcağında ağaçların altında serin bir ortam, semaver ile gelen çay, etrafta bir sürü evcil hayvan ve bunların peşinden koşturan, coşan çocuklar. Hep aileler geliyor, çok da kalabalık oluyor, ama herkes kendi tahtına kurulu olduğu için kimse kimseyi de rahatsız etmiyor.

Bu kış iş için gelen çok samimi bir arkadaşımı bu sefer gündüz vakti Gazi Köşkü’ne götürdüm. Her gittiğimde yukarıda olduğunu bildiğim asıl Atatürk Evi’ni o zamana kadar görmemiştim. Yukarıda bir yerlerde ağaçların arasında görülen bir evdi benim için ama gezmek bir türlü fırsat olmamıştı.

Atatürk Diyarbakır’da yaklaşık 10 ay görev yapmış ve bu süre zarfında bu evde kalmış. Yapı Seman Köşkü olarak da biliniyor, 15. yüzyıl Akkoyunlu yapısı. Atıl durumdaki binayı ve bahçesini 2001’de Valilik restore edip, işletmeye açmış. Bir Diyarbakır Düğünü’nde tanıştığım masa arkadaşım, çocukken buralara çok geldiğini, o zamanlar mezbelelik olduğunu anlattı.

Asıl hikâyesini bu yaz kapıdaki görevliden öğrendim. Atatürk Osmanlı Paşası iken 500 yıllık Seman Köşkü’nü çok beğendiği için 10 ay boyunca burada kalıyor. Evi çok beğendiğini her fırsatta belirtiyor. Cumhuriyet kurulduktan sonra Diyarbakır’ı ziyaretinde evi çok sevdiği bilindiğinden o zamanki sahipleri ile anlaşılıp çok cüzi bir fiyata satın alınan ev Atatürk’e armağan ediliyor. Kurtarıcıya minnettarlıklarını göstermek için yapılmış bir jest. Satın alan kim bilmiyorum ama o zamanki sahiplerinin eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun büyük dedeleri olduğunu güvenlik görevlisi söylemişti. Hatta bu adamın dediğine göre ev ve bahçesi (yaklaşık 90 dönüm) tapuda hala Atatürk’ün üzerineymiş. Ben de onun yalancısıyım.

Evin içi müze olarak kullanılıyor, yukarıda Atatürk’ün kullandığı eşyalar sergileniyor. Yukarıdaki salondan terasa çıkıldığında Hevsel Bahçeleri denilen bölge ile çok güzel bir Dicle manzarası görülebiliyor.

Evin avlusunda Atatürk heykelinin yanı sıra Diyarbakırlı sanatçıların büstleri de sergileniyor.

“Ah keşke böyle bir evde yaşayabilseydim”, dedirten bir ev bu.

Gazi Köşkü Valilik’in Diyarbakır’a belki de en güzel hizmeti. Umarım bu özelliğini kaybetmeden daha yıllarca kalıcı olur.

Hiç yorum yok: