Çarşamba, Temmuz 30, 2008

Elektrikli İşler 2

Bugün, daha önce yarım kalan işimi tamamlamak için "başıma acaba neler gelecek" diyerek tekrar DEDAŞ’a gittim.

Daha önce en son raporda kalmıştım. Raporum henüz gelmemişti, rapor gelmeden abonelik devri yapılamazdı, bir hafta beklemem gerekiyordu, özel sebeplerden iki hafta sonra ancak gidebildim.

En son kaldığım yerden devam edecek olmam ile ilgili yaptığım espri, kapıdaki güler yüzlü güvenlik görevlisini biraz daha güldürdü.

Daha önceki tecrübemden ötürü hemen ikinci kata çıktım. Rapor gelecekti dedim, bilgisayardan baktılar, rapor gelmiş. Dosyadan açıp baktı, sizin sayacın laboratuar sonuçları gelmiş, sayacın pili bitmiş dedi. Herhalde ben taşınmadan önce olmuştur diye düşündüm. (Burnuma yanık kokusu tam o sırada geldi) Adam rapora bakarken, raporun üzerindeki adresin bize ait olmadığını fark ettim. Adama bunu ilettim, tekrar kontrol etti, abonelik numarası doğruymuş, o bizim sayacımızmış, o tarz adres yanlışlıkları oluyormuş (yanık kokusu iyice burnuma doluyor-ortalık ısınıyor). Raporun üzerindeki tarihi kontrol ettim. Kasım 2007 tarihini gördüm, artık eminim o bizim raporumuz değil, zira Kasım 2007’de binada kimsenin oturmadığını biliyorum.

Çok uzatmadan anlatırsam eğer, bizim abonelik numaramız başka bir abonenin bozulan sayacına yazılmış, meğerse iki haftadır beklediğimiz rapor bizim değilmiş, bu çok karşılaşılan bir problem değilmiş.

Keşke çok karşılaşılan bir problem olsaydı.

Beni ikinci kattan zemin kata gönderdiler, alt kattaki bir müdürlüğe gidecekmişim, elime de bir not tutuşturdular. Bu müdür daha önceden dilekçemi abonelik servisine havale eden, pimapenli kapıdan geçip de aradığım ama ancak pimapenli kapıdan gerisin geri çıkınca bulduğum adam çıktı. Gene suratıma hiç bakmadan, elimdeki nota bakarak, beni karşı odadaki A. (ahhhhh yine A!) Bey’e gönderdi. A bey yerinde idi Allahtan, elimdeki nota baktı, bilgisayardan bir şeye baktı, o bilemezmiş bunu, hem neden ona göndermişlermiş kiymiş, yeniden 2. kata çıkmam gerekiyormuş.

Eeee DEDAŞ’tayız, adamı elektrik çarpmışa döndürüyorlar, alışığım buna, ikinci kata tekrar çıktım, durumu anlattım, onlar zemin kattakilere kızıp söylendiler, herkes birbirine kızıp duruyor, ama benim işimin nasıl çözüleceği hakkında en ufak fikri olan yok.

Amirleri ile konuşmak istedim. Amir yardımcısının yanına gittim -hiçbir şey elde edemeyeceğimi tahmin ederek-, rüküş ve şişman sekreteri benim durumum ile amir yardımcısının ne alakası varmış ki diye yorum yaptı. Zaten toplantıdaymış kendisi amir’e gitsem daha iyiymiş. Amirin odasına gittim, kalabalık bir grup ile oturmuş olan ve aynı zamanda simit yemekle meşgul sekreteri de bana amirin bina dışında olduğunu beyan etti. Öğleden sonra gelirmiş.

Üst makamlardan da bir şey elde edemedik. Sinirim geçsin diye zemin kat koridorlarında biraz volta attım. Kimsenin canını acıtmaya gerek yok. Bu arada güler yüzlü güvenlik görevlisi ile ahbaplığı arttırdık, gidip gelirken abi hallettin mi diye sorup duruyor. Yok, halledemedim diye beyanat veriyorum sürekli ona.

Volta atarken pimapenli kapıyı tekrar gördüm. Gözüme bambaşka gözüktüğü an o andır.

Bir ara yanımdan daha önce duymadığım küfürleri kime ettiğini az çok tahmin ettiğim bir adam geçti.

Volta atarken aklım başıma geldi, yılmamam ve sinirimi sabit tutmam, parlamamam gerektiğine karar verdim.

Bu adrenalin ile tekrar zemin kattaki müdürün odasına gittim, durumu iyice anlattım, birkaç yere telefon etti, baktı, bu sizin sayaç değilmiş dedi, geçen seferki şakacı stajyerin sökülmüştür (Sayacın söküldüğünü belirtiyor) yazıp imzaladığı yeri karaladı, sökülmemiştir yazdı. Olay ondan sonra çorap söküğü gibi geldi.

İkinci kata tekrar çıktım, yolda güler yüzlü güvenlik görevlisi ile karşılaştım, abi hallettin mi dedi, dur bakalım hallolacak gibi dedim. İkinci kattan imzamı aldım, zemin kata indim, abonelik servisine gittim, evrakları kontrol ettirdim, para lazımmış, üzerimde o kadar olmadığı, saat de 11.40 olduğu ve kontrol ettirdiğim evrakın sorunsuz olduğunu bildirdikleri için öğleden sonra tekrar gelmek üzere binadan ayrıldım. Kapıdaki güler yüzlü güvenlik görevlisi ile öğleden sonra görüşürüz diye vedalaştık.

Saat 13.15’te binaya geri döndüm. Güvenlik görevlisi ile ayaküstü muhabbet ettik. Abonelik servisine gittim, 13.45’te işimi bitirmiş ve istediğimi elde etmiş olarak tekrar arabadaydım.

Abonelik servisinden çıkarken, beni uzaktan gören güvenlik görevlisine elimle işimi hallettim, zafer benimdir, işareti yaptım, hadi geçmiş olsun dedi yanına gelince. El sıkıştık ayrıldık. Sanırım bir daha da görüşemeyiz. :)

Ben DEDAŞ’ta geçirdiğim iki günü uzun süre unut(a)mam sanırım ama bu iki günden aklımda en çok güler yüzlü güvenlik görevlisi ile Allah düşmanımı DEDAŞ’a düşürmesin diyen adam kalacak.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

ah be arkadaşım neler çekmişsin:( gene iyi sinirlerine hakim olmuşsun.
malesef bu gbi kurumlarda işimiz olduğu zaman ya sabırlara gitmeden başlıyoruz. biimde şu anda telefon ile ilgili sıkıntımız var. geleli 1.5 ay oldu telefon henuz bugun açıldı. o , ona suç atıyor, o ona...