Burada trafiğe çıkmak (ister yaya ister araç ile) her an başınıza gelebilecek bir felaketle sonuçlanabilecek bir eylemdir. Biraz iddialı bir cümle oldu ama buradaki trafik de hayli iddialıdır. Zira eğer araba kullanıyorsanız nereden ne zaman bir yaya veya araç çıkacak diye dikkatinizi maksimum düzeyde tutmanız gerekmekte.
Bunun sebepleri üzerinde de çok düşündüm. En önemlisi tabii ki şehirde beraber yaşama kültürünün olmaması. Bunun sebebi de Türkiye’nin her sorununda ortaya düşüp sorunların çözülmemesine sebep olarak gösterilen eğitimsizlik olarak gösterilebilir.
Kırmızı ışıkta durulur, ama burada kırmızı ışık yandıktan uzun bir süre sonra halen araçlar geçmeye devam ederler. Bekleme süresini gösteren sayaçlı bir kırmızı ışıkta en önde iseniz, son 3-4 saniyede arkadan korna sesleri duymaya alışmanız gerekmektedir. Ben sanıyorum ki bazı insanların araçlarında ışık kırmızıdan sarıya döndüğünde klaksonu harekete geçiren bir mekanizma var.
Mesela gene kırmızı ışıkta durdunuz, yeşil yanan taraftan herhangi bir araç da geçmiyor ama siz kırmızı ışığın yeşile dönmesini bekliyorsunuz. Normal olarak yapılması gereken şey budur. Ama her an arkadan ısrarlı bir korna sesi işitebilirsiniz, korna yetmezse arkanızdaki aracın şoförü kafasını camdan uzatıp ‘kardeşim geçsene, ne bekliyorsun, baksana hiç araba geçmiyor!’ diyerek sizi uyarabilir ve sizi de suça teşvik eder.
Gene kırmızı ışıktan örnek vermek gerekirse, bir kavşakta diyelim ki hem sağa, hem sola, hem de öne doğru gidecek araçlar beklemektedir. Normal olarak sağa gidecek araç kırmızı ışıkta en sağda, sola dönecek araç da en solda beklemelidir, orta ise ileri doğru hareket edecek araçlara bırakılmalıdır. Teoride güzel olan mantık budur, ama burada sağa gidecek araç en solda, sola gidecek araç en sağda beklemektedir. Ortaya gidecek araçlar ise kafalarına göre takılmaktadır. Kırmızı ışığın sarıya dönmesi ile birlikte bir anda ortalık mahşer yerine döner, aynı anda kornalar çalmaya başlar, sağa dönecek araçlar en soldan sağa doğru geçmeye çalışırken, ortada durup da ileri veya diğer yönlere dönecek araçların önünü keser, önü kesilen araç aniden fren yapar, kornaya basarak ilerlemeye çalışır. Aynen lunaparktaki çarpışan otomobil durumları olur.
Hep örnekleri kırmızı ışıktan veriyorum ama bazen kırmızı ışıklar çalışmamaktadır. Artık elektrik kesintisinden midir, yoksa başka bir arızadan mıdır bilemiyorum ama uzuuuuun süreler ışık yanmayan kavşaklara da çoğu kereler şahit olmuşumdur. Aslında kent yaşamında olmaması gereken bir şeydir ama ışıkları çalışmayan kavşaklarda çoğu kereler şahit olmuşumdur ki trafik araçlar için çok daha problemsizdir.
Eğer kırmızı ışık yanan bir kavşakta bekleyen bir polis aracı da yok ise, kırmızı ışıkta durmak (sanırım) aptallık olarak addedildiği için tabii ki durulmaz devam edilir. Siz de nasıl olsa bana yeşil yol benim diyerek geçmeye çalışırsanız kafa kafaya çarpışmamanız an meselesidir.
Trafik durumlarının araç yönü böyle iken bunun bir de yaya tarafı vardır. Yayalar da elbette ki şoförler kadar dikkatsiz ve hayli risk altında ilerlemektedirler. Kaldırımın olduğu bölgelerde kaldırımdan yürümemek gibi huyları vardır. Araba gelirken yola atlamak da başka bir huyları arasında sayılabilir ki, bunun büyük bir kısmı hayli yaşını başını almış, sorumluluk sahibi olması beklenen insanlar tarafından yapılırken, aynı oranda ve çok daha atik bir şekilde küçük çocuklar tarafından da yapılmaktadır. Birden karşınıza bir çocuk çıkabilir ve öyle zamanlar olur ki çocuğu çarpmaktan kıl payı kurtulursunuz. Çocuk ise korkmak bir yana hiçbir şey olmamış gibi koşmaya devam eder, arkasına bile bakmaz. Bu gamsızlık büyükler için de geçerlidir.
Yayaların karşıdan karşıya geçmeleri de ayrı bir olaydır, şoförler gibi yayalar da sürekli kırmızı ışık ihlali yapmaktadır. Bu ister 3-5 aracın geçtiği tenha bir yol, ister çok yoğun trafiğin olduğu bir yol olsun kendilerini yola atmaktan çekinmemektedirler. Şoförlere de burada çok iş düşmektedir, sağdan soldan yola çıkan birisini ezmemek için tetikte olmak gerekir.
Karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir yaya örneği daha vermek isterim. Arada refüj olan bir yol hayal ediniz ve de bu refüjde yayaların geçebileceği çok sık aralıklarla konmuş yaya geçitleri. Normal olarak karşıdan karşıya geçmek isteyen kişi, refüjdeki yaya geçidinin hizasına gelir araç da gelmiyorsa ve trafik ışıkları da izin veriyorsa, yaya geçidinden karşıya rahatlıkla geçebilir. Burada ise durum şöyle gelişiyor: Karşıya geçmeye karar veren şahıs yaya geçidine kadar yürümek yerine aklına geldiği anda kendini yola atıyor, yolun ortasına (refüje) kadar geliyor, bir bakıyor ki refüj kendisinin geçmesine engel teşkil ediyor, hemen refüjün kenarından yavaş yavaş yürüyerek geçebileceği ilk yaya geçidine kadar geliyor ve karşıya geçiyor. Bu durum yalnız başına yürüyen insanlar için bile çok tehlikeli iken bazen aynı işi 3-5 kişi birden yapıyor, bir de kucaklarında veya ellerinde çocukları varsa tehlike had safhaya çıkıyor.
Uzun uzun yazmaya çalıştığım gibi aslında yukarıda anlattıklarım başka şehirlerde de sıklıkla görülen durumlar, ama her zaman diyorum burada biraz daha fazla. Kendilerine ayrılmış şeritlerde bir düzen içinde gitmeyen, yayalar, bisikletliler, motosikletliler, kamyonlar, traktörler ve arabalar ile sizin aranızdaki mücadele sonunda, varacağınız yere varıp Ohh! çekersiniz ve o gün de kaza yapmadığınız için şükredersiniz.
Evet, hayat burada ciddi bir mücadele içinde geçmektedir. Asıl yıkıcı olan ise yukarıda bahsettiğim ihlalleri yapmaması gerekenlerin de gözlerini kırpmadan bunları yapmalarıdır ki gerisi aslında Türkiye’nin durumunu çok iyi anlattığından gereksiz laftır.
Bu kaos içinde insan çok daha fazla trafik kazası olmasını bekliyor ama anlattığım durumlar çoğunlukla kazasız belasız atlatılmaktadır. Bu da insanoğlunun her duruma uyum göstermesi ile açıklanabilir.
Bunun sebepleri üzerinde de çok düşündüm. En önemlisi tabii ki şehirde beraber yaşama kültürünün olmaması. Bunun sebebi de Türkiye’nin her sorununda ortaya düşüp sorunların çözülmemesine sebep olarak gösterilen eğitimsizlik olarak gösterilebilir.
Kırmızı ışıkta durulur, ama burada kırmızı ışık yandıktan uzun bir süre sonra halen araçlar geçmeye devam ederler. Bekleme süresini gösteren sayaçlı bir kırmızı ışıkta en önde iseniz, son 3-4 saniyede arkadan korna sesleri duymaya alışmanız gerekmektedir. Ben sanıyorum ki bazı insanların araçlarında ışık kırmızıdan sarıya döndüğünde klaksonu harekete geçiren bir mekanizma var.
Mesela gene kırmızı ışıkta durdunuz, yeşil yanan taraftan herhangi bir araç da geçmiyor ama siz kırmızı ışığın yeşile dönmesini bekliyorsunuz. Normal olarak yapılması gereken şey budur. Ama her an arkadan ısrarlı bir korna sesi işitebilirsiniz, korna yetmezse arkanızdaki aracın şoförü kafasını camdan uzatıp ‘kardeşim geçsene, ne bekliyorsun, baksana hiç araba geçmiyor!’ diyerek sizi uyarabilir ve sizi de suça teşvik eder.
Gene kırmızı ışıktan örnek vermek gerekirse, bir kavşakta diyelim ki hem sağa, hem sola, hem de öne doğru gidecek araçlar beklemektedir. Normal olarak sağa gidecek araç kırmızı ışıkta en sağda, sola dönecek araç da en solda beklemelidir, orta ise ileri doğru hareket edecek araçlara bırakılmalıdır. Teoride güzel olan mantık budur, ama burada sağa gidecek araç en solda, sola gidecek araç en sağda beklemektedir. Ortaya gidecek araçlar ise kafalarına göre takılmaktadır. Kırmızı ışığın sarıya dönmesi ile birlikte bir anda ortalık mahşer yerine döner, aynı anda kornalar çalmaya başlar, sağa dönecek araçlar en soldan sağa doğru geçmeye çalışırken, ortada durup da ileri veya diğer yönlere dönecek araçların önünü keser, önü kesilen araç aniden fren yapar, kornaya basarak ilerlemeye çalışır. Aynen lunaparktaki çarpışan otomobil durumları olur.
Hep örnekleri kırmızı ışıktan veriyorum ama bazen kırmızı ışıklar çalışmamaktadır. Artık elektrik kesintisinden midir, yoksa başka bir arızadan mıdır bilemiyorum ama uzuuuuun süreler ışık yanmayan kavşaklara da çoğu kereler şahit olmuşumdur. Aslında kent yaşamında olmaması gereken bir şeydir ama ışıkları çalışmayan kavşaklarda çoğu kereler şahit olmuşumdur ki trafik araçlar için çok daha problemsizdir.
Eğer kırmızı ışık yanan bir kavşakta bekleyen bir polis aracı da yok ise, kırmızı ışıkta durmak (sanırım) aptallık olarak addedildiği için tabii ki durulmaz devam edilir. Siz de nasıl olsa bana yeşil yol benim diyerek geçmeye çalışırsanız kafa kafaya çarpışmamanız an meselesidir.
Trafik durumlarının araç yönü böyle iken bunun bir de yaya tarafı vardır. Yayalar da elbette ki şoförler kadar dikkatsiz ve hayli risk altında ilerlemektedirler. Kaldırımın olduğu bölgelerde kaldırımdan yürümemek gibi huyları vardır. Araba gelirken yola atlamak da başka bir huyları arasında sayılabilir ki, bunun büyük bir kısmı hayli yaşını başını almış, sorumluluk sahibi olması beklenen insanlar tarafından yapılırken, aynı oranda ve çok daha atik bir şekilde küçük çocuklar tarafından da yapılmaktadır. Birden karşınıza bir çocuk çıkabilir ve öyle zamanlar olur ki çocuğu çarpmaktan kıl payı kurtulursunuz. Çocuk ise korkmak bir yana hiçbir şey olmamış gibi koşmaya devam eder, arkasına bile bakmaz. Bu gamsızlık büyükler için de geçerlidir.
Yayaların karşıdan karşıya geçmeleri de ayrı bir olaydır, şoförler gibi yayalar da sürekli kırmızı ışık ihlali yapmaktadır. Bu ister 3-5 aracın geçtiği tenha bir yol, ister çok yoğun trafiğin olduğu bir yol olsun kendilerini yola atmaktan çekinmemektedirler. Şoförlere de burada çok iş düşmektedir, sağdan soldan yola çıkan birisini ezmemek için tetikte olmak gerekir.
Karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir yaya örneği daha vermek isterim. Arada refüj olan bir yol hayal ediniz ve de bu refüjde yayaların geçebileceği çok sık aralıklarla konmuş yaya geçitleri. Normal olarak karşıdan karşıya geçmek isteyen kişi, refüjdeki yaya geçidinin hizasına gelir araç da gelmiyorsa ve trafik ışıkları da izin veriyorsa, yaya geçidinden karşıya rahatlıkla geçebilir. Burada ise durum şöyle gelişiyor: Karşıya geçmeye karar veren şahıs yaya geçidine kadar yürümek yerine aklına geldiği anda kendini yola atıyor, yolun ortasına (refüje) kadar geliyor, bir bakıyor ki refüj kendisinin geçmesine engel teşkil ediyor, hemen refüjün kenarından yavaş yavaş yürüyerek geçebileceği ilk yaya geçidine kadar geliyor ve karşıya geçiyor. Bu durum yalnız başına yürüyen insanlar için bile çok tehlikeli iken bazen aynı işi 3-5 kişi birden yapıyor, bir de kucaklarında veya ellerinde çocukları varsa tehlike had safhaya çıkıyor.
Uzun uzun yazmaya çalıştığım gibi aslında yukarıda anlattıklarım başka şehirlerde de sıklıkla görülen durumlar, ama her zaman diyorum burada biraz daha fazla. Kendilerine ayrılmış şeritlerde bir düzen içinde gitmeyen, yayalar, bisikletliler, motosikletliler, kamyonlar, traktörler ve arabalar ile sizin aranızdaki mücadele sonunda, varacağınız yere varıp Ohh! çekersiniz ve o gün de kaza yapmadığınız için şükredersiniz.
Evet, hayat burada ciddi bir mücadele içinde geçmektedir. Asıl yıkıcı olan ise yukarıda bahsettiğim ihlalleri yapmaması gerekenlerin de gözlerini kırpmadan bunları yapmalarıdır ki gerisi aslında Türkiye’nin durumunu çok iyi anlattığından gereksiz laftır.
Bu kaos içinde insan çok daha fazla trafik kazası olmasını bekliyor ama anlattığım durumlar çoğunlukla kazasız belasız atlatılmaktadır. Bu da insanoğlunun her duruma uyum göstermesi ile açıklanabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder