Cuma, Haziran 27, 2008

Emlakçılar

Diyarbakır’da ev veya büro aramak da ayrı bir macera demek. Ben büro kiraladım. Hikayesi aşağıda.

Ben çok fazla kuralı olan bir şirkette çalışıyorum. Bu sebeple bir sürü şartımız vardı tutacağımız büro ile ilgili. En az 4 odalı olacak, yeni olacak, kirası uygun olacak, vs. Diyarbakır bir yandan aradığımız özelliklerde bir sürü evi/büroyu barındıracak şekilde bir yapılaşma içerisinde, oh dedim çok rahat buluruz aradığımız özelliklerde yeri. Ama öyle olmadı. Önce kendim denedim, sahibinden bulalım diye, ama nereye haber gönderdiysek ve kendimiz de dolaşarak baksak da elimiz boş döndük. Ondan sonra da tabii ki emlakçılara başvurduk. Hemen hemen her binanın altında Arsa Ofisi, Emlak Ofisi yazan bir dükkân var. Tesadüfen bir tanesine girdim. İçerde oturan en az 10 tane adam vardı, içerde bir muhabbet devam ediyor. Kim kimdir diye bakınırken, hepsi birden ilgileniverdi bizimle. Anlattık durumu, bu sefer her kafadan ses çıkmaya başladı, şöyle yap, böyle yap diye. Bazı ısrarcılar kolumuzdan tutup bina göstermeye kadar vardırdı işi, dar attık kendimizi dışarı. Ne yaptıkları belli olmayan el yordamıyla iş yapmaya çalışan insanlar. Sonradan anladık ki o emlakçılar aslında müteahhitlerin irtibat büroları, yani bildiğimiz anlamda emlakçı değiller. İşi gücü olan olmayan ne kadar adam varsa hepsi bu bürolarda toplanıp muhabbet ediyorlar. İlk seferden bir şey çıkmayınca birkaç yere daha girdik aynı muamele ile karşılaşınca o sevdadan da vazgeçtik. Bir iki tane her yerde afişi olan emlakçıları da gezdik, bir tanesi, pek ilgisiz “bilmem ki” dedi, “inşallah bulursunuz istediğiniz gibi bir yeri.” Yani isim yapmış emlakçılardan da bir şey çıkmayınca beni bir korku sardı, hem sahibinden ev yok, hepsi emlakçılarda, ama emlakçılarda da istediğimiz yer yok. Bulamıyoruz. Arada birkaç tane çıktı istediğimiz gibi yerler, bu sefer de “işyerine kiraya veremeyiz” ile karşılaştık.

Aralarında çok yardımcı olanlar da yok değildi tabii ki emlakçıların. Şöyle bir sistemleri var, siz bir tanesine giriyorsunuz, “elimde yok ama” diyor, “Mehmet Abi’de olabilir.” Mehmet Abi aranıyor, “ben bir bakayım diyor” o da, “birazdan ararım” diyor, o da muhtemelen birkaç yeri arıyor. Yani sizin ev aradığınızdan herkesin haberi oluyor.

Bir de aynı evi gösteren değişik emlakçılarla da karşılaştık. Artık evsahibinden mi kaynaklanıyor bilmiyorum, bir evi birden fazla emlakçının tavsiye ettiği, göstermeye çalıştığı durumlar da oldu.

En güldüğüm şeylerden bir tanesi de bakmaya gittiğimiz evde oldu. Emlakçı aradı, “ev var gidelim bakalım” dedi. Biz 3 arkadaş arabaya bindik ev bakmaya gideceğiz. Ev sahibi gelecek göstermeye. 20 dakikalık bekleyiş sonrasında ev sahibi geldi. Hem de 2 araba dolusu adamla. Artık neydi, nasıldı soramadım ama, biz 3 kişiyiz, emlakçılar 4 kişi, 2 araba dolusu ev sahibi 4’erden 8 kişi olmak üzere toplamda 15 kişi bir evi gezdik. Ne evden bir şey anladık, ne de gezdiğimizden, tutamadık o evi en sonunda. Niye 2 araba dolusu adam geldi anlayamadım. Aklımda ev sahibinin çok candan olduğu, çocukları evlenip gidince evin kendilerine çok büyük gelmeye başladığını, “hanımın da ayakları ağrıyor” diye belirterek, evi kiralamasının hikâyesini anlatması kaldı sadece.

En sonunda istediğimiz gibi bir yeri Remax Diyarbakır sayesinde bulduk. Bir firmanın kurumsallaşmış olmasının ne kadar önemli olduğunu bana tekrar Remax ispatlamıştır.

Hiç yorum yok: