Pazar, Haziran 29, 2008

Hastane Maceraları 2

Bu maceranın başını buradan okuyabilirsiniz. Kaldığım yerden devam ediyorum.

Cildimle ilgili problemin halledilemediğini düşündüm diye bitirmiştim, bir önceki yazıyı. Doktorun yanından çıktıktan sonra, bana eşlik eden arkadaşım bu sefer Özel Diyarbakır Hastanesi’nde bildiği çok iyi bir dermatolog olduğunu, daha önce kendisinin gittiğini ve çok ilgilendiğini, sorunun çözümü için çok kafa patlattığını söyledi. E hadi o zaman oraya gidelim dedik. Bu sefer kavga gürültü yok, sıra bekledik, sıramız geldi, adam gibi içeri girdik. Sorunu anlattım, doktor sorular sordu her zamanki gibi, bir iki tane kitap karıştırdı, en sonunda teşhisi koydu. Birkaç gün önce birkaç yerimden böcek ısırmıştı, ona bağlı olarak oluşan, herhangi bir tehlikesi olmayan bir hastalık çıktı. Hatta bu hastalığa tam anlamıyla uyan ilk hastasının da ben olduğumu “müjde”ledi doktor hanım. İlaç ve krem verdi, birkaç tane test yapılmasının uygun olduğunu söyledi, onları da yaptırdık, sorun çıkmadı. Kendiliğinden oluşan ve geçen lekeler. Bir daha da olmadı zaten. Özel Diyarbakır Hastanesi çok ufak bir hastane olmasına rağmen, çalışanları görevlerini iyi yapıyorlar. Ben memnun kaldım.

Ondan sonraki maceram Veni Vidi Hastanesi’nde oldu. Veni Vidi Hastanesi tüm Türkiye’deki özel hastaneler içerisinde en çok kazanan hastane olarak biliniyor. İstanbul’da da bir şubesi var. İkinci en çok kazanan hastane ise Siirt’teki Özel Hayat Hastanesi. Bu istatistikler neyi anlatıyor, üzerinde aslında çok düşünülmesi gereken bir husus. Belki başka bir gün de bunu yazarım.

En çok kazanan hastane olması çok kalabalık olmasına işaret ediyor, ben çok gitme taraftarı değildim o yüzden. Gene bana eşlik eden arkadaşımın önerisi ile oraya gittim. Başka da alternatifimiz yoktu, bu seferki hastalığımız göz, muayene olmamız gerekiyor. Bende ileri derecede miyop var, bu yüzden lens kullanıyorum. Çok uzun zamandır da göz numaralarım ilerlemediği için göz doktoruna gitmemiştim (en az 5 yıl, öncesini hatırlamıyorum). Özellikle gözümde lenslerle gittim ki doktora kontrol etmek isteyebilir diye, lensi çıkarmak kolay ama takmak zor, yanıma çıkarmak için gerekli malzemelerimi de aldım. Girdim doktorun yanına. Lens kullandığımı söyledim, bana direk olarak lens kullanıyorsan çıkartıp yarım saat sonra gel, lens kullananların göz muayene sonuçları doğru sonuç vermiyor dedi. İstersen lens numaralarından hemen sana gözlük yazabilirim, muayene etmeden diye de ekledi. Bu tabii ki olacak şey değil, o zaman ben sana neden geleyim ki? Adam sanırım alışmış bu tip taleplere, SSK tüm gözlük için 45,00 YTL kadar bir indirim yapıyor zaten, ben sana 45,00 YTL için gelmedim ki. Muayene olmak için geldim. Kabul etmedim teklifini, yarım saat sonra tekrar gittim. Bir alet var, gözünüze onunla bakarlar, otomatik olarak çıkartır göz numaralarınızı. Beni oturttu o aletin başına, verdiği sonuca baktı, bak işte dedi lens kullandığın için doğru sonuç vermedi dedi. Yanında oturan elemana evladım bir de diğer makinede bak dedi, eleman beni aldı, diğer makineye götürdü, oturttu aletin başına, alet sonuçları verdi, o önde ben arkada tekrar doktorun yanına gittik, gene baktı doktor sonuçlara, yok olmuyor, dedi. Ben sana şu şu numara gözlük yazıyorum dedi. Verdi elime reçeteyi gönderdi. Mal gibi bakakaldım adama. Hem muayene etmeden gözlük vereyim diyor, hem de muayene etmesi için beni elemanına teslim ediyor. Bu işler bilgisayardan bakmakla oluyor ise sen ne halt ediyorsun orada. Doktor deyip saygı gösteriyoruz, ama bir daha o hastanenin göz doktoruna gideceğimi sanmıyorum.

Gözlükçüye gidip reçetemi verdim, o da bana Batı Göz Hastanesi'ni tavsiye etti. Batı Göz de İstanbul kökenli bir hastane, Diyarbakır’da şube açmışlar. Adam gibi derli toplu muamelenin ne olduğunu orada gördüm. Hem doktorları hem de çalışanları bilgili ve görgülü. Oradan çok memnun olarak ayrıldım. Sanırım bundan sonraki ilk göz problemimde gideceğim hastane burası olacak.

Son maceram ise Devlet Hastanesi’nde oldu. Ben devlet hastanelerine burun kıvırırken, aslında ne kadar düzeldiğini bilmeden böyle davranmışım. Hastaneye gittiğim günün sabahı müthiş bir halsizlikle kalktım, adım dahi atamıyordum. O günün akşamı da seyahate çıkmam gerekiyordu. Akşama kadar yatakta yattım, uyudum, düzelirim diye ama geçmedi. Akşam saat 18:00 gibi yine o hastane bilen, eşlikçi arkadaşımla beraber, devlet hastanesinin aciline giriş yaptık. Serum taktılar, doktorlar ilgilendi, hemşireler çok güler yüzlüydü, tertemiz bir yatakta yattım birkaç saatliğine. Kendimi daha da iyi hissederek çıktım hastaneden.

Hastaneye düşürmesin derler ya hakikaten çok doğru. Benim her zaman en çok kızdığım şey, görevlerini iyi yapmayan sorumlular. Ben kendimi biliyorum sadece, ama bir hasta olarak, doktora saygılı olmaya çalışıyorum. Diğer insanların o doktora nasıl davrandığı beni ilgilendirmiyor. Doktorlar çok bunalıyor olabilirler, ama oradan para kazanıyorlar. Ben zaten hastaneye gitmeyi sevmiyorum, bir kez gittiğimde de, birkaç hastane daha dolaşmayı kendime yediremiyorum. Devletin bu işler için hastanelere ödediği bedel iki kat artıyor, hem de benim zamanımı çalmış oluyorlar.

Umarım gerek kalmaz da, ben de bir daha hastane macerası yazmam.

Hiç yorum yok: